Yazıya başlamadan önce ön bilgi veriyorum. Böbreğinizi satın Kaliforniya’ya gidin tavsiyesinde bulunuyorum. 🙂 Gerisini okumaya da bilirsiniz.
Bu yazıyı çok daha önce yazmam gerekiyordu ama ancak zaman bulabildim. 2014 ün Kasım’ında kardeşimin Blizzcon’a gidelim mi demesiyle beraber, bir kıvılcım çakıldı ve birden kendimizi Kaliforniya’da bulduk. Eskiden beri içimde kalan bu uhdeyi yaşamak nasip oldu. Bu yazım tek parça olmayacak bu yüzden birkaç parça şeklinde yazacağım. Yazılarımda amaç eğer Kaliforniya’ya gitmeyi düşünüyorsanız size uçak bileti ayarlamaktan gezilecek yerlere yemek yenecek yerlerden kalınacak otellere kadar kendi deneyimlerimi anlatacağım. Bu yazıda vize işlemlerinde yaşadıklarımı anlatacağım
İlk yurtdışı deneyimim olacağından vize işlemlerinin nasıl yapıldığı hakkımda bilgi yoktu.Yakın çevremde de A.B.D. ‘de vize alan biri olmadığından güveneceğim bilgi bulamadı. İnternette yazılan bir dünya yaz okudum. Bazı yazılar öyle bir anlatıyor ki bu işi sanki siz terörist gibi görüp sorgu çeken ketum suratlı biri var. Ben kendi yaşadıklarımı tabi ki anlatıyorum. Okuduğumuz ve duyduğumuz kadarıyla 4 arkadaş (biri kardeşim) vizenin grup olarak daha rahat alınabileceği kanısına vardık (yalanmış bu arada tek kişi ile grup arasında hiçbir fark yok yazının ilerisinde anlayacaksınız.) Neyse madem öyle dedik biz bu vizeyi İstanbul’da alalım.
Ankara’dan çıktık yola bir gün Levent’te bir otelde kalıp sabahın 9’unda İstinye’deki A.B.D. konsolosluğuna vardık. Konsolosluğun etrafında arabayı park edecek çok yer var. Biraz yokuşta çıkarım diyorsanız arabanızı Carrefour otoparkına çekebilirsiniz. Üzerimizde hiçbir metal eşya yok elimizde gerekli belgeler randevu saatinde konsolosluk önündeyiz. Eğer eksik bir belge vs unuttuysanız konsolosluğun hemen karşısında kırtasiye gibi bir yer vardı. Gerekli belgeleri de oradan çıkartabilirsiniz. Arkadaşımızdan biri belgeyi getirmemişti son anda oradaki dükkanların birinde işini gördü.
İnternette öyle yazılar okudum gibi sanırsın Area 51’e giriyoruz. Yok söyle aradılar, yok böyle taradılar, labirent gibi uzun yollar yüksek tavanlı yapılar vs. İddia ediyorum bir Türk vatandaşı hava limanlarında daha çok zorlanıyor. Konsolosluk önünde nazik bir görevli yolu bize gösterdi sıraya girdik. Daha sonra 2 kademliydi sanırsam bir taramaya girdik aynen havalimanlarındaki gibi. Biraz daha yürüyüp gözlüklü lüle saclı güzel (seksi) bir hanım bizim belgelerimizi kontrol etmeye başladı. Bakan aşık oluyordu zaten. Akraba olanlar beraber kontrol ediliyormuş yani kardeşim ve ben beraber diğer arkadaşlarımızda tek kontrol edildi. Numara aldık asansörle yukarıya çıktık.
Asansörden yukarı çıktığımızda bizim gibi onlarca kişi vize almak için bekliyordu. Sıra bize geldiğinde nazik bir adam Türkçe konuşarak bizim kaydımız aldı ve başka bir numara verdi. Daha sonra yine aynı yerde bekledik. Bu sefer nazik bir hanım parmak izlerimiz falan aldı. Tekrar bir numara verdiler ve y,ne bekledik. En son 3. Bir nazik güzel bir hanım efendi bizle konuştu. Biz derken kardeşim ve ben. Akrabalar beraber başvuruyor. Belgeleri inceledi, bize sorular soruyor niçin gideceksiniz, kardeş misiniz, elimizde uçak biletleri rezervasyonu Blizzcon biletleri, araç ve otel rezervasyonları vs. var. Ayrıca banka hesapları, çalıştığımıza dair belgeler vs. var.Buraya kadar olan tüm görüşmeler Türkçe idi. İkimiz tek bir soru sordu İngilizce , Do you speak English. Biz de, yes i do, dedik. Kabul edildiniz dedi güler yüzüyle. Bitti hepsi bu kadar. Tüm vize işlemleri 1 saat civarında sürdü. Görüldüğü gibi 4-5 kişi grupça gitseniz bile teker teker işleme anlıyorsunuz sadece kan bağı olanları beraber alıyorlar.
İşte bu benim A.B.D. ye vize alma işlemleri sırasında yaşadıklarım. Kısaca eğlenceli ve rahat bir gündü. Vize’de 1 hafta sonra elime ulaştı. Biz 6 ay falan beklerken 10 yıllık vize verdiler.
Bir cevap yazın